Çocuk Nefroloji Derneği ve Türk Nefroloji Derneği 10 Mart 2016 – Dünya Böbrek Günü Basın Bildirisi
Dünya Böbrek Günü, Mart Ayının İkinci Perşembe Günü’dür
Mart ayının ikinci Perşembe günü Uluslararası Nefroloji Derneği ve Uluslararası Böbrek Vakıfları Federasyonu Tarafından DÜNYA BÖBREK GÜNÜ olarak ilan edilmiştir. 2016 yılında bu özel gün Çocuklara atfedilmiş olup, “Böbrek Hastalıkları ve Çocuk: Erken Davran ve Önle” teması ile tüm dünyada 10 Mart 2016 tarihinde çeşitli faaliyetlerle kutlanmaktadır. Ülkemizde de çocuk böbrek hastalıklarının erken tanınması ve önlenmesini, erken tedavisini temin etmek için yürütülen planlı çalışmalara ek olarak, Sağlık Bakanlığı ile Çocuk Nefroloji Derneğinin ortaklaşa yürüttüğü çalışma ile hazırlanan afiş, broşür ve benzeri eğitim materyali 81 ile ulaştırılmış olup, çocuk böbrek hastalıkları konusunda sağlık personeli ve halkımızda farkındalığın arttırılması hedeflenmiştir. Tüm illerde “Erken Davran ve Önle!” sloganı ile çocuklarda böbrek hastalıklarını önlemek için alınması gereken tedbirler, çocuklar ve ailelere öneriler ile, böbrek hastalıklarının erken dönemdeki belirti ve bulguları, erken tanı konmadığında görülebilecek kısa ve uzun dönem sonuçları konusunda bilgilendirme mesajları verilmektedir.
Bazı böbrek hastalıkları çocukluk çağında başlamaktadır
Erişkin yaşta görülen bazı böbrek hastalıklarının temellerinin çocuklukta atıldığı bilinmektedir. Bu nedenle bu hastalıkların erken dönemde tanınması kronik böbrek hastalıklarının önlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Kronik böbrek hastalığı, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok önemli bir halk sağlığı sorunudur. Basit ve ucuz bazı idrar ve kan testleri ile erken saptandığında önlenebilir veya ilerlemesi geciktirilebilir olmasına karşın, farkındalığı ve erken tanının istenen düzeyde olmaması birçok olguda buna olanak vermemektedir. Hastalık sıklıkla son dönem böbrek yetmezliği evresine ilerlemekte, yüksek ölüm oranları ve kötü yaşam kalitesi ile hasta sağlığını, uygulanması gereken yüksek maliyetli diyaliz tedavileri nedeniyle de sağlık bütçesini ciddi şekilde tehdit etmektedir.
Çocuklarda idrar yolu enfeksiyonuna dikkat
Çocuklarda kronik böbrek hastalıklarının çoğu erken tanı ile önlenebilir. Bunlar içinde idrar yolu enfeksiyonları önemli bir grup olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocukların yüzde 1-2’sinde görülen idrar yolu enfeksiyonu, böbrek ve idrar yollarında doğuştan bozukluğu olan çocuklarda (hidronefroz, reflü, vb) ve tekrarlayan ateşli enfeksiyonlar şeklinde olduğunda kronik böbrek hastalığı için önemli risk faktörüdür. Bu çocuklarda erken tanı ve tedavi yapılamazsa, böbreklerde kalıcı hasar gelişir ve bu durum son dönem böbrek yetmezliğine kadar ilerleyebilir. Bu nedenle ateşli çocuklarda idrar yolu enfeksiyonu mutlaka akla getirilmeli, idrar tahlili ve idrar kültürü istenmelidir. İdrar yolu enfeksiyonu saptanan çocuklarda sadece ilaç vererek enfeksiyonu ortadan kaldırmak yeterli olmayıp, altta yatan nedenin araştırılıp tedavi edilmesi gereklidir. Günümüzde gebelikte yapılan ultrason incelemeleriyle daha anne karnındayken saptanabilen yapısal anomaliler doğum sonrası çok dikkatli izlem ve bazen müdahele ile düzeltilebilmekte ve zaraları hafifletilebilmektedir. Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonuna neden olan risk faktörü idrar yolları anormallikleri olabildiği gibi dışkılama ve idrar yapma bozuklukları da olabilir.
İdrar yapma alışkanlığına dikkat edilmeli
Çocukların dışkılama ve idrar yapma alışkanlıkları dikkatle sorgulanmalı, kabızlık önlenmeli, doğru idrar yapma prensipleri (idrarlarını bekletmemeleri, çok sıkışmadan tuvalete gitmeleri) öğretilmelidir. Tuvalet eğitiminin sıkı verilmesi sonucu, çocuğun idrarını bekletmesi idrar yolu enfeksiyonuna zemin hazırlamaktadır. Tuvalette temizlik eğitiminin de doğru verilmesi önemlidir. Sık idrar yolu enfeksiyonu geçiren çocukların mutlaka bir pediatri uzmanına yönlendirilmesi gerekmektedir. 6 yaşını geçmesine rağmen gece idrarını tutamayan çocukların da uzman hekim gözetiminde incelenmesi gerekmektedir.
Bugün ülkemizde kronik diyaliz gerektiren her 3 çocuk hastanın birinde neden, zamanında tespit edilmemiş idrar yolunda yapısal bozukluklar ve böbrek enfeksiyonlarına bağlı gelişen kronik böbrek hasarıdır.
Kronik böbrek hastalıklı çocuklarda ölüm oranları sağlıklı kişilere göre 10-30 kat daha yüksektir. Bu hastalarda ölümlerin yaklaşık yarısından kalp ve damar hastalıkları sorumludur. Bu nedenle, kronik böbrek hastalığının erken tanısı ve önlenmesi, kalp sağlığının korunması bakımından da son derece önemlidir.
Çocuklarda obezite giderek artıyor
Çocukluk çağındaki diğer önemli bir sağlık sorunu da sıklığı hızla artan obesite oranı ve buna paralel olarak artan hipertansiyondur. Kalbe, böbreklere, damarlara zararlı etkisi olan hipertansiyon, son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok artış göstermiştir. Sağlıklı çocuklarda üç yaştan itibaren her muayene sırasında tansiyonunun ölçülmesi ile hipertansiyonun erken tanısı ve tedavisi mümkün olabilir ve gelişecek komplikasyonlar önlenebilir. Asıl yapılması gereken doğru beslenme ve düzenli hareket etme alışkanlığının çocuklara ilk yaşlardan itibaren kazandırılması ve obeziteden korunmasıdır.
Çocukları böbrek hastalıklarından korumanın bir diğer yolu da bilinçsiz ilaç kullanımının önlenmesi, sağlık kuruluşlarında uygulanan ilaç tedavilerinde kilo ve böbrek fonksiyonuna göre verilen ilaç doz hesabına çok dikkat edilmesi, azalmış böbrek rezervi olan veya akut böbrek hasarı gelişen çocuklarda titizlik gösterilmesidir.
Bu sene Dünya böbrek gününde üzerinde duyulması gereken bir başka konu da egzersiz gerekliliğinin vurgulanmasıdır. Egzersiz neden gereklidir ?
Egzersizin sağlık için birçok yararı vardır. Kilo kontrolü sağlar; şeker,kalp ve böbrek hastalığının glişimini önler, kan basıncını düşürüü, koruyucu HDL kolesterolü yükseltirken trigliserid düzeyini düşürür. Kas gücünü korur .
Erişkinlerde 40 yaşından itibaren her yıl %1 oranında kas miktarı azalmaktadır. Düzenli egzersiz yaşlanmaya bağlı azalan kas kütlesini korur, kemik yapısını destekler ve dolayısıyla düşme ve krık riskinden korumaya faydalıdır. Fiziksel aktivite sadece spor olarak değil günlük yaşam içerisinde yapılan kas ve eklemlerin enerji kullanarak kalp ve solunum hızını artıran aktiviteler olarak ta tanımlanabilir. Spor aktivitelerinin yanı sıra yürüyüş, oyun, bedenin kullanıldığı iş faliyetleri de fiziksel aktivite olarak kabul edilmektedir.
Herkese uygun bir egzersiz programı bulunabilir. Kişinin kapasitesine,yaşına, ek hastalıklarına göre hekimine danışarak yapabileceği programı uygulayabilirler.
Haftanın 5-7 günü en az 30 dakika orta zorlukta aerobik egzersiz (yürüyüş, jogging, bisiklete binme yüzme) kilo kontrolü, kan basıncını düşürmede etkilidir. Günlük yaşamda yapılacak basit değişiklikler örneğin araba yerine otobüs kullanma, birkaç otobüs durağı erken inme, asansör kullanmama gibi önlemler ile hareket miktarımız arttırılabilir
TÜRKİYE’DE DİYALİZ VE TRANSPLANTASYONA İLİŞKİN GÜNCEL RAKAMLAR
2014 yılı sonu itibariyle Türkiye’de 55.890’i hemodiyaliz, 4306’si periton diyalizi ve 11122’si böbrek nakilli olmak üzere renal replasman tedavisi uygulanan son dönem böbrek hastalıklı 71313 hasta mevcut. 2012 yılı sonu itibariyle milyon nüfus başına 858 olan son dönem böbrek yetmezliği prevalansı 918’e yükselmiş durumdadır.
2014 yılı içinde hemodiyalize yeni başlayan hasta sayısı 9737’dir. 2012’de 48.900 olan hemodiyaliz uygulanan toplam hasta sayısı 2014 yılında 55.890’e yükselmiştir.
2014 yılı sonu itibariyle 849 hemodiyaliz merkezi, 116 periton diyalizi merkezi ve 61 transplantasyon merkezi mevcuttur.
Diyalize yeni başlayan hastaların 9737 hastanın 5546 sı erkek, 4191’i (%43)’ ü kadındır. Böbrek yetmezliği erkeklerde daha sık görülmektedir. Birçok hastalıkta şeker hastalığı, nefritler, kistik böbrek hastalıklarında böbrek hastalığı erkeklerde daha ağır seyretmektedir.
2013 yılında 1150 yeni hasta periton diyalizine başlamıştır. Periton diyalizi hasta sayısında son yıllarda gözlenen azalma eğilimi devam etmektedir. 2012’de 4777 olan periton diyalizi uygulanan toplam hasta sayısı 2014 yılında 4306’ya düşmüştür.
Diyabete bağlı böbrek yetmezliği birinci sırada
Diyabete bağlı böbrek yetmezliği sıklığı giderek artmaktadır. 2014 yılı içinde diyabete bağlı böbrek yetmezliği tanısı ile diyalize başlayanların sayısı %37.1’dir. Bu oranı %28.4 ile hipertansiyon izlemektedir.
Böbrek nakli sayıları hala yetersiz
2014 yılında toplam 2924 hastaya böbrek nakli yapılmıştır. Böbrek nakli sayısı 5-6 yıl öncesine göre belirgin olarak yüksek olmakla beraber, son üç yılda sayının 2900-3000 arasına takıldığı gözlenmektedir.Önceki yıllarda olduğu gibi böbrek nakillerinin % 80 gibi büyük bölümü canlı vericiden yapılmıştır. Kadavradan böbrek nakli sayısı yeterli değildir. Bunun arttırılması için tüm sosyal grupların etkin faaliyeti gereklidir.
Diyalize girmeden böbrek nakli mümkün mü?
Diyaliz aşamasına gelmiş olan hastalarda uygun verici var ise diyalize girmeden de böbrek nakli yapılabilmektedir. Bu uygun hastalarda tercih edilebilen bir yöntemdir.
Herhangi bir diyaliz tedavisine başlamadan da böbrek nakli yapılabilmektedir. 2014 yılında 741 kişi canlı ve kadavra nakil ile diyaliz tedavisi görmeden nakil olmuşlardır.
Diyaliz hastalarımızın yaş ortalaması yurt dışına göre çok genç
Diyaliz hastalarının yaş ortalamasına bakıldığında %41 ‘inin 45-64 yaş,%25’inin 65-74 yaş aralığında olduğu görülmüştür. Diyalize yeni başlayan hastaların ise %38 inin 45-64 yaş, % 26.sının 65-74 yaş aralığında olduğu görülmektedir. Hem genel hasta yaşı hem de diyalize başlama yaşı ortalaması Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri hasta ortalamalarından 10 yaş daha gençtir. Bu durum şeker hastaları için de geçerlidir. Bu durum koruyucu önlemlerin daha fazla alınması gerektiğini göstermektedir.
Şeker hastalığı ve böbrek
Diyabetik nefropati de böbrek hastalığını etkileyen en önemli faktörler diyabetin süresi ve kan şekerinin kontrolsüz olması, hipertansiyon varlığı ve tedavinin yetersiz olmasıdır. Bunun dışında genetik yatkınlıkta önemlidir ve bazı ailelerde böbrek hasarının daha fazla görülmektedir. tutulumunu arttırır. Böbrekleri şeker hastalığından etkilendiğinin ilk bulgusu mikroalbuminüri dediğimiz idrarda protein kaçağının tespit edilmesidir. Bu durum kan şeker ayarı, uygun yaşam tarzı değişiklikleri ve kan basıncı kontrolü ile geri döndürülebilir. Hastada bu aşamada uygun önlemler alınmaz ise mikroalbuminüri miktarı giderek artar ve böbrekteki hasar kalıcı hale gelebilir. Takip eden dönemde böbrek fonksiyon kaybı başlar ve protein kaçağı artar.
Her şeker hastasının böbrek hasarını erken mutlaka her yıl kan basıncı kontrolü, kan kreatinin seviyesi ve idrada mikroalbuminüri miktarına bakılmalıdır.
Diyabette Tedavi hedefimiz nedir?
Eğer idrarda mikroalbuminüri varsa hedef kan basıncı 130/80 ve altı olmalıdır. Son 3 aylık şeker dengesini gösteren HbA1C oranı %7’nin altı olmalıdır.
Türkiye’de diyabet ve diyabete bağlı böbrek yetmezliği rakamları nasıldır?
Diyabetik nefropati dünyada ve ülkemizde son dönem böbrek yetmezliği nedenleri arasında birinci sırada yer almaktadır. Tip1 diyabetli olgularda %30 tip 2 diyabetli olgularda ise %10-20 oranında diyabetik nefropati gelişebilir. Özellikle tip 2 olarak adlandırılan insuline bağımlı olmayan diyabette bulgular sinsi gelişmekte hasta tanıda gecikebilmektedir.
Türkiye’de yeni hemodiyalize başlayan hastaların üçte biri şeker hastalığına bağlı böbrek yetmezliği tanısına sahip. Bu yaklaşık 3500 hastaya denk geliyor.
Böbrek taşı
Gelişmiş ülkelerde nüfusun % 10-15′ i yaşamı boyunca bir kez üriner sistemde taş oluşturuyor. Erkeklerde daha sıktır, genetik olarak geçebilir. Özellikle sıcak bölgelerde taş hastalığı daha sık görülmektedir. BU anlamda daha sıcak bölgelerde yaşıyanlar ın sıvı alımına daha da dikkat etmeleri gerekmektedir.
Böbrek taşı genelde ilk belirtiyi 20-30 aralığında vermekte, gerekli önlemler alınmaz ise sayı veya boyutları artarak gerek böbrek boşalma kanalını tıkayarak gerekse enfeksiyona yol açarak kalıcı böbrek hasarı meydana getirebilmektedir.
Böbrek taşı tanısı alan hastaların şikayetleri olmasa da düzenli kontrole gitmeleri gerekmektedir. Taş hiçbir bulgu vermeden de böbrek içinde büyüyerek, idrar çıkış yolunu tıkayabilir ve böbrekte genişlemeye neden olabilir.
Taş hastalığını önlemek için düzenli su tüketilmesi ve alınan tuzun azaltılması gerekmektedir. Böbrek taşı olan hastaların günlük su alımını 3 litreye çıkarması, suyu aralıklı olarak tüketmesi ve özellikle en susuz kalınan dönem gece olduğu için yatmadan önce mutlaka su içmeyi ihmal etmemesi gerekmektedir Oluşan taşın cinsine göre önerilen diyet değişmektedir. Neden bilinmiyorsa Akdeniz tipi diyetin taş oluşumunu azaltıcı etkisi olduğunun bilinmesi faydalıdır.
Sigara ve böbrek
Sigarının bilinen kanser tetikleyici, kalp damar sağlığını hızlandırıcı hasarlarının dışında böbrek sağlığını da tehdit edici etkileri vardır. Diğer damar hastalıklarında olduğu gibi böbrek damarlarında da ateroskleroza bağlı tıkanıklığa yol açabilir.
Sigara içilirken sempatik sinir sistemini uyarır ve kan basıncı yükselir ve nabız sayısı artar. Şeker hastası olanlarda idrardan albumin atılımı riskini arttırmakta, böbrek yetmezliğine gidişi hızlandırmaktadır. Diğer böbrek hastalıklarında da böbrek fonksiyon kaybını hızlandırdığına dair veriler mevcuttur. Bu nedenle böbrek sağlığı için sigaranın kesilmesi önemlidir.